Pandemi, yapılı çevreye yeni talepler ve ihtiyaçlar getirmeye devam ederken, tasarımcılar, fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlık gibi koşulları gözeten alanlar yaratmaya çalışıyorlar. Bu süreçte uyarlanabilirlik de ayrıca önem kazandı. İşyerlerine dönüş planlarını değerlendirirken, tasarımcılar insanları güvende tutmaktan fazlasını yapmalı – aynı zamanda yeni gelişen insan davranışlarını da göz önünde bulundurmalılar. Peki ama nasıl?
Oliver Heath Designs’ın kurucusu Oliver Heath, “Son birkaç ayda mekansal deneyimlerimizde gerçek bir azalma yaşadık,” diyor. Perkins ve Will’in yöneticisi Joe Connell “Sonuç olarak, gün içinde eskiden olduğu kadar tetikte veya etkili değiliz. Tasarımcılar için, salgının neden olduğu davranış değişiklikleri, gezegenimizin ve bireylerin öncelikli ihtiyaçlarına ağırlık vermemizin zamanının geldiğini gösteriyor. Mimarimizle çok daha yaratıcı hale gelmemiz gerekecek — mimarinin sadece öğeleri dışarıda tutan bir şey olmadığını, aynı zamanda temel insan etkileşimlerine sahip olmamızı sağlayan, yeniyle bir şekilde bizi içeren bir şey olduğunu hayal ederek yol alacağız” görüşünde.
Burada öne çıkan yaklaşım, Interface Ürün ve Öğrenim Deneyimi Direktörü Mindy O’Gara’nın “esnek tasarım” dediği hızlı düzeltmelere odaklanmak yerine, daha esnek ve sezgisel ortamları kullanmak olmalı. Esneklik içeren ortamlar, sürekli değişen insan ihtiyaçlarını öngörmeyi başaran ortamlardır. Joe Connell, kavramı “Esnek olmayı düşünmemizin bir yolu, birden fazla gelecek için tasarım yapmak, oluşturduğumuz bu ortamlarda çok daha fazla davranışın meydana geldiğini tasavvur etmek, farklı günler ve farklı zaman dilimlerinde farklı kullanımlar için tasarım yapmaktır,” diye açıklıyor. Oliver Health ise “esnekliği” sürdürülebilirlik stratejisi olarak görmekte. Heath konuyu şöyle özetliyor: “Biyofilik tasarımda olduğu gibi, doğaya maruz kalmanın stres hormonu kortizol düzeylerini düşürdüğü ve ruh halini yükselttiği kanıtlandı. Doğayla nasıl bağlantı kuracağımızı ve kendimizi nasıl yenileyeceğimizi gerçekten düşünmemiz gerekiyor. Doğanın unsurlarını veya anlarını kentlerimize ve binalarımıza entegre etmenin yollarını bulabilirsek sürekli bir refah akışına sahip oluruz.”
Tasarımcılar için akıllı özellikler, işyerini yeniden tasarlamanın ve insan bağlantılarını yeniden kurmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Kullanıcıların bir alanda güvenli bir şekilde gezinmelerini sağlayan modüler döşeme gibi tasarım öğelerinin yaratıcı kullanımı, hareket özgürlüğü ve korunan etkileşim sağlarken bir rahatlık hissi sunmakta. O’Gara için döşemenin esnekliği, yapılı çevreye düşünceli ve matematiksel olarak yerleştirilmiş renk ve desen kullanımıyla yollar, geçişler, bölgeler ve trafik akışı önermenize olanak tanımakta. O’Gara, “Bu ayrıntılar, davranışı yönlendiren ve güvenli insan bağlantısını yeniden kurmaya yardımcı olan hem tasarım öğeleri, hem de stratejik ipuçları olarak çalışıyor ”görüşünde. O’Gara’ya göre tasarımcılar, üç karbon-negatif stil içeren Interface’s Embodied Beauty ™ Collection gibi ürünlerle bu tür yolları oluşturabilir ve güvenli insan bağlantılarını oluşturabilir.
Sürdürülebilir zemin kaplamasının lider üreticisi olarak Interface, döşemelerin insan ve çevre sağlığını olumlu yönde etkilemesini sağlamak için ürünlerini ve üretim süreçlerini sürekli yenilemeye çalışmakta. Örneğin, Embodied Beauty’deki karbon negatif stiller, Interface’in yeni CQuest ™ BioX altlığı, özel iplikler ve yenilikçi tafting işlemlerinin bir kombinasyonu sayesinde eskisinden daha fazla karbon depoluyor. Gezegene ve yapılı çevreye fayda sağlayan zamansız koleksiyonlar, tasarımcıların meslektaşları ve arkadaşlarıyla güvenli bir şekilde etkileşim kurarken insanlara kişisel alanlarını korumalarına yardımcı oluyor.
https://blog.interface.com/resilient-design-principles-reshape-built-environment/